26 Şubat 2010 Cuma

Kocaeli Şehir Tiyatroları 2010 Mart Ayı Programı

Tarih SDKM Büyük Sahne Saat
03 Mart Çarş DON KİŞOT PETMEN’E KARŞI (Ç.O) 11:00
04 Mart Perş. AY IŞIĞINDA ŞAMATA 20:00
05 Mart Cuma AY IŞIĞINDA ŞAMATA 20:00
06 Mart C.tesi. AY IŞIĞINDA ŞAMATA 15:00-20:00
07 Mart Pazar DON KİŞOT PETMEN’E KARŞI (Ç.O) 14:00
10 Mart Çarş. DON KİŞOT PETMEN’E KARŞI (Ç.O) 11:00
11 Mart Perş. AY IŞIĞINDA ŞAMATA 20:00
12 Mart Cuma AY IŞIĞINDA ŞAMATA 20:00
13 Mart C.tesi AY IŞIĞINDA ŞAMATA 15:00-20:00
14 Mart Pazar DON KİŞOT PETMEN’E KARŞI (Ç.O) 14:00
17 Mart Çarş. DON KİŞOT PETMEN’E KARŞI (Ç.O) 14:00
18 Mart Perş. RİTA 20:00
19 Mart Cuma RİTA 20:00
20 Mart C.tesi RİTA 15:00-20:00
21 Mart Pazar DON KİŞOT PETMEN’E KARŞI (Ç.O) 14:00
24 Mart Çarş. BENİM GÜZEL PABUÇLARIM (Ç.O) 11:00
25 Mart Perş. İKİ EFENDİNİN UŞAĞI 20:00
26 Mart Cuma İKİ EFENDİNİN UŞAĞI 20:00
27 Mart C.tesi İKİ EFENDİNİN UŞAĞI 15:00-20:00
28 Mart Pazar BENİM GÜZEL PABUÇLARIM (Ç.O) 14:00
31 Mart Çarş. BENİM GÜZEL PABUÇLARIM (Ç.O) 14:00

Tarih SDKM Oda Tiyatrosu Saat
03 Mart Çarş. ÇATIŞMALAR 20:00
10 Mart Çarş. ÇATIŞMALAR 20:00
17 Mart Çarş. ÇATIŞMALAR 20:00
22 Mart P.tesi ANTIGONE 18:00
23 Mart Salı MACBETH 18:00
24 Mart Çarş. MÜFETTİŞ 18:00
24 Mart Çarş. PEYNİRLİ YUMURTA 20:00
25 Mart Perş. GÖZLERİMİ KAPARIM VAZİFEMİ YAPARIM 18:00
26 Mart Cuma DERVİŞ VE ÖLÜM 18:00
31 Mart Çarş. PEYNİRLİ YUMURTA 20:00

Tarih Gebze Osman Hamdi Bey Sahnesi Saat
02 Mart Salı MUTLULUK GEZEGENİ (Ç.O) 14:00
07 Mart Pazar İKİNİN BİRİ 20:00
09 Mart Salı MUTLULUK GEZEGENİ (Ç.O) 14:00
14 Mart Pazar İKİNİN BİRİ 20:00
16 Mart Salı MUTLULUK GEZEGENİ (Ç.O) 14:00
21 Mart Pazar İKİNİN BİRİ 20:00
25 Mart Perş. MUTLULUK GEZEGENİ (Ç.O) 14:00
28 Mart Pazar İKİNİN BİRİ 20:00
30 Mart Salı MUTLULUK GEZEGENİ (Ç.O) 14:00

Tarih SDKM Masal Odası Saat
06 Mart C.tesi KÜÇÜK KAR TANELERİ 12:00
13 Mart C.tesi KÜÇÜK KAR TANELERİ 12:00
20 Mart C.tesi KÜÇÜK KAR TANELERİ 12:00
27 Mart C.tesi KÜÇÜK KAR TANELERİ 12:00

hergün bir şair (Metin Altıok)


14 Mart 1941 yılında Bergama, İzmir'de doğdu. Karşıyaka Lisesi ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdi. Bingöl Lisesi'nde Felsefe Grubu Öğretmenliği ve daha sonra sürgün olduğu Bingöl'ün Genç ilçesinde, ayrıca Karaman İmam Hatip Lisesi'nde felsefe öğretmenliği yaptı. İşçi Partisi üyesi olarak devrim mücadelesine partili bir aydın olarak katıldı.[1] [2]
Sivas katliamından (2 Temmuz) ağır yaralı olarak kurtuldu ancak komadan çıkamayarak 9 Temmuz 1993'te Ankara'da vefat etti.

Şiirleri 70'li yıllarda yayımlanmasına karşın Metin Altıok, şiirlerinin kaynakları bakımından 60'lı yılların geç ürün veren (ya da geç yayınlanan) şairlerinden biri olarak nitelendirilebilir.
Gezginde Servet-i Fünun'dan, Ahmet Haşim'den, Dranas'dan, İkinci Yeni'ye, ve 60'lı yıllar şiirinin bazı ortak söyleyişlerine kadar çeşitli etkilenmeler bulunmaktadır. Bu kuşağın en romantik, duygucu şairleri arasında olan sanatçının dili yalındır. Benzetme yapmayı, anlaşılması güç olmayan simgeler kullanmayı sevdi. Bu kitabında halk şiiri biçimlerinden de yararlandı.
Yerleşik Yabancı'da tüm şiirleri tek bir şiirmiş izlenimi uyandırmakta, söyleyişte ve konularda benzerlikler bulunmaktadır. Buna karşın, Kendinin Avcısında kendine özgü bir ses, romantik, acılı ve yalın bir söyleyiş gözlenir. Simge, alegori ve mecazlardan ölçülü bir tutumla yararlandığı bu şiirleriyle Türk şiirinin lirik geleneklerine bağlanmaktadır.

--------------------------------

yol uzun, gece kara.
sevgi tasiyorum
gozlerim yana yana.
yugrulmus yuregim
tuz, biber ve kimyonla.

benim yeryuzunde
ah-u zarim var.

yol uzun, gece kara.
gulum benden uzakta
eski baharat yollarinda
gidiyorum, gidiyorum
tik nefes bir kamyonla.

benim yeryuzunde
arz-i halim var.

yol uzun, gece kara.
ben bu garip yolculukta,
cogaldikca cogaldim.
evvel bir idim
simdi milyonla.

Metin Altıok

İ.b.b. Şehir Tiyatroları'nda Mart Ayında 2'si Yeni 34 Oyun

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Mart ayında 2'si yeni 34 oyunla seyircisini selamlayacak. İ.B.B. Şehir Tiyatroları, Mart ayında Özen Yula'nın yazdığı M. Nurullah Tuncer'in yönettiği "Dünyanın Ortasında Bir Yer" ile William Shakespeare'in yazdığı Kemal Başar'ın yönettiği "Romeo ve Juliet"i ilk kez tiyatro severlerle buluşturacak.

İ.B.B. Şehir Tiyatroları'nın yeni oyunu "Dünyanın Ortasında Bir Yer", erkeklerin koşullarını belirlediği bir dünyada sıkışmış kadınların öykülerini konu ediniyor. Oyun, törelerin, söylencelerin, toprağa dayalı gücün egemen olduğu yörelerin öyküsünü kadınların yaşadıkları üzerinden anlatıyor ve bireylerin ilişkilerindeki öç kavramına dayalı çatışmaları sunuyor. Şehir Tiyatroları tarafından ilk kez 2010 İstanbul Kültür Başkenti kapsamında farklı dillerde oynanacak olan "Dünyanın Ortasında Bir Yer", Şehir Tiyatroları Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 24 Mart - 4 Nisan tarihleri arasında sahnelecek. Özen Yula'nın yazdığı oyunu M. Nurullah Tuncer yönetiyor. Oyunda; Esra Ronabar, Hüseyin Köroğlu, Eraslan Sağlam, Melahat Abbasova, Ezgi Sümer Yolcu, İrem Arslan Aydın, Tomris İncer, Ümran İnceoğlu, Yonca İnal Eğilmezbaş, Ezgim Kılınç, Nurdan Kalınağa, Pelin Budak, Burcu Çoban, Pınar Aygün rol alıyor.

-ÖLMEYEN AŞK HİKAYESİ-

İ.B.B. Şehir Tiyatroları'nın ikinci yeni oyunu olan, Shakespeare'in en tanınmış eseri "Romeo ve Juliet"te, iki aile arasında bitmek bilmeyen bir nefret ve düşmanlığın gölgesinde yeşeren büyük bir aşk anlatılıyor. Bu öyküyü bir aşk söylencesine dönüştürerek, temel bir "aşk" imgesi yaratan Shakespeare, bu yolla acımasız toplumsal gerçeklerle gerçek sevgi arasındaki çelişkiyi gözler önüne seriyor. Shakespeare'in büyük aşk tragedyasının temelinde yatan aile düşmanlığı yüzünden, Romeo ve Juliet arasındaki aşk, ancak sevgililerin ölümüyle "ölümsüz" bir kimliğe bürünüyor. Oyun, Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi'nde 17-28 Mart 2010 tarihleri arasında Kemal Başar'ın rejisiyle seyircisiyle buluşacak. Oyunda; Levent Yılmaz, Hikmet Körmükçü, Selçuk Soğukçay, Müge Akyamaç, Mert Turak, Ece Özdikici, Ersin Umulu, Caner Çandarlı, Kubilay Penbeklioğlu, Selçuk Yüksel, Can Doğan, Mehmet Bulduk, Nevzat Çankara, Nurdan Gür, Hüsnü Demiralay, Özge O'Neill, Selin Türkmen, Serkan Bacak, Bahar Özge Göze, Murat Güreç, Yasemin Güvenç, Hamit Erentürk, Melisa Demirhan, Senem Oluz, Berk Samur rol alıyor. Mart ayında sahnelenecek diğer oyunlar şöyle:

"Bakhalar, Tarlakuşuydu Juliet, İntiharın Genel Provası, Bekleme Salonu, Balıkesir Muhasebecisi, Çıkmaz Sokak, İnek, Hizmetçiler, Onlar Ermiş Muradına, Dinmeyen Alkışlar, Lüküs Hayat, Bozuk Düzen İstanbul Efendisi, Binali ile Temir, Dullar, Kabare (Cabaret), Mefisto, Merhaba Hoşçakal, Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye, Gizli Oturum, Düşüş, Fareli Köyün Kavalcısı, Benim Arkadaşım Yok, Büyüyünce Ne Olacaksın?, Karagöz Geri Döndü, Boya Benek, Sokak Kedileri, Çizmeli Kedi, Küçük Hayalet, Kibritçi Kız, Kazuu."

İzmir'de 'Caz'lı Günler Başlıyor


26.02.2010- İzmir, önümüzdeki günlerde meşhur caz sanatçılarını ağırlayacak. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde düzenlenecek 17. İzmir Avrupa Caz Festivali, 2-17 Mart 2010 arasında devam edecek. Yedi konser, bir gösteri, bir seminer, atölye çalışması ve sergiden oluşacak festival, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından Büyükşehir Belediyesi, İtalyan Konsolosluğu, Fransız Kültür Merkezi, Goethe Enstitüsü ve Avusturya Kültür Ofisi işbirliğiyle yapılacak. Açılışta dünyanın sayılı koreograflarından, flamenko dansçısı Antonio Najarro ve dans topluluğu, Jazzing Flamenco'yu sergileyecek.

Avrupa Caz Festivali kapsamında düzenlenecek sergide ise 8. Caz Afiş Yarışması'na katılan eserlerden seçilen 23 afiş yer alacak. Yarışmaya katılan 135 afiş arasından Sinan Kapçak'ın çalışması birinci seçilmişti. İKSEV salonunda 5 Mart Cuma günü İtalyan caz tarihçisi Francesco Martinelli, "100 Yıllara Django Reinhardt" isimli bir seminer verecek. Festivalin danışmanlığını da üstlenen Martinelli, bütün zamanların en iyisi kabul edilen Belçikalı caz gitaristi Django Reinhardt'ı, eserleri ve caz müziğine katkılarıyla tanıtacak. Festival kapsamında ayrıca Luigi Campoccia, Daniele Malvisi, Rossano Gasperini ve Paolo Corsi'den oluşan Luigi Campoccia Quartet 5, 6 ve 7 Mart'ta, genç cazcılarla Açık Caz Atölyesi yapacak. Bunlara katılan iki genç sanatçı, burslu olarak İtalya'daki Uluslararası Siena Ustalık Sınıfları'na gitme hakkı kazanacak. Katılan bütün öğrenciler de 7 Mart Pazar günü, ustalarıyla birlikte ücretsiz bir konser verecek.

arşiv

Yalnızlık yağmurunun altında çaresiz insanlar ve bu zamana kadar hiç olmadıkları kadar ıslaklar. Sıçana dönmüş ömürler.. dört mevsim kış ve kutupsuz yaşanıyor hayat. Heryer aynı yani, yani heryer soğuk, heryer yağmur..Ekvator çizgisi uzayın boşluklarında boğuluyor ve bütün sıcaklığını, neşesini kaybediyor doğa. Unutuluyor anılar, mesire yerleri, aşklar..

Bilgisayar ekranına ve 24 saat kahve fincanına hapsediliyor hayatlar. Tarafımızdan. Bir merhabayı bile saklıyoruz artık. Mrb nede samimi duruyor mesajlarımızda ve maillerimizde(!)

Bir günümüzü ne kadar boş ve ne kadar sessiz geçiriyoruz hiç fark ettiniz mi? Sabah uyanıyoruz günaydını sadece sabah haberlerinde işiten zihnimizin kelimeye yabancılığından kaynaklı günaydınsız kahvaltıya oturuyoruz. İşe geç kalmış olmanın verdiği hızla yapılan kahvaltıyı bükük dudaklar ve üşengeçliğin gölgesinde iyi günler sloganıyla terk ediyoruz. Yolumuzu üzerinde kahve satın alabileceğimiz bir dükkanın olmasını baz alarak belirliyoruz ve yanımızda arkadaşımız ‘bardak’ büromuzdan içeri giriyoruz. Bütün gün konuşmadan bütün gün bilgisayar ekranının çoğulluğunda msn arkadaşlıklara sanal hal hatır sormalara sıçrıyoruz. Aşklar yaşıyoruz yada hüzünler.. sadece kelimelerde. A pardon birde iletilerde (!) Sonra işten arkadaşımız olmadan ayrılıyor eve geldiğimizde sabahtan beri sakladığımız kurşun yaramızın verdiği ölümle yığılıyoruz kanepeye ve son can çekişlerimizi sohbet etmekten ziyade sohbet dinlemek ve kelimeleri unutup dile uzaklaşmamak için televizyon kumandasının rehberliğinde kanallar arasında geziniyoruz. Birkaç saatlik canımız tükeniyor ve kanepedeki ölü bedenimizi evimizi paylaştığımız diğer yalnızlar taşıyor yatağımıza. Ve tekrarlanıyor gün. Hep aynı şekilde, hep yeniden.

Ve çevrimizdeki binlerce yalnızı yok sayarak yalnızlığımıza devam ediyoruz tıpkı onlar gibi.. Onlar biz yokmuşuz gibi davranıyor biz onlar yokmuş gibi. Yolda yürürken yanlışlıkla değsek birbirimize bir direği görmemişiz gibi sinirleniyoruz kendimize. Bunca yapı malzemesi etrafa saçılmış dururken geçişmiş ve eskimiş olarak adlandırıyor yıpranması için terk ediyoruz birer birer bütün eski alışkanlıklarımızı. Ve sığınacak bir köşe inşa etmektense ortaklaşa bir çabayla yıkıyoruz bütün sığınılacak yerleri. Farkında değiliz ama çürüyor bütün malzemelerimiz, geçmişlerimiz unutuluyor ve yıkılan hiçbir dostluğun, sığınağın yerine yenisi inşa edilmiyor.

Giderek savunmasız kalıyoruz yalnızlık yağmuruna.. sokaklar sırılsıklam. İnsanlar sıçana dönmüş, kimse farkında değil üşüdüğünün, korkum zatürree kıran olur da kırıp geçirir dünyayı!!

2. el kısalar baş döndürecek!

Dünyada kendi alanında düzenlenen ilk ve tek festival olan, "2. El Kısa Film Festivali" Ankara Kısa Filmciler Derneği tarafından 27 Şubat-7 Mart 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
‘Elemiyoruz, Ellemiyoruz‘ sloganıyla yola çıkan ve daha önce en az bir kısa film festivalinden elenmiş filmlerin katılabildiği, ‘2. El Kısa Film Festivali bu yıl Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde 4. kez sinemaseverlerle buluşacak. Son başvuru tarihi 1 Şubat 2010 olarak belirlenen festival takviminde, bu sene yine birçok yenilik kısa film yönetmenlerini ve festival katılımcılarını bekliyor olacak.
-FESTİVAL JÜRİLERİ-
2. El Jürisi, festivale gönderilen her filmin detaylı analizini yaparken, 1. El Jürisi; 2. El Jürisi’nin seçtiği 12 finalist filmi festival boyunca çözümleyerek, "Övgüye Değer Film"i seçecek. Festivalin 2. El Jürisi "Cumhur Canbazoğlu(SİYAD), Gökçe Pehlivanoğlu(Kısa Filmci), Mansoora Hassan(Birleşmiş Milletler), Murat Akser (Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi), Natali Yeres (Sanat Yönetmeni), Thomas Balkenhol (ODTÜ Gisam Öğretim Görevlisi-Kurgucu), Zeynep Ünal’dan (Altın Koza Film Festivali) oluşurken, 12 finalist film arasından ‘Övgüye Değer Film’ ve ‘Jüri Özel Övgüsü’ filmlerini seçecek olan 1 El. Jürisi ise şu isimlerden oluşuyor:
"Ali Murat Güven (Sinema Yazarı ve Tarihçisi), Bülent Özkam (Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi), Derviş Zaim (Yönetmen), Ebru Ceylan (Kısa Film Yönetmeni, Oyuncu), Prof. Dr. Feride Aksu Tanık (Kısa Film Yönetmeni, Ankara Türk Tabipler Birliği 2. Başkanı), Janset (Oyuncu), Kenan Görgün (Senarist, Belçika), Nilüfer Açıkalın (Oyuncu), Selim Demirdelen (Yönetmen, Müzisyen)."
-2. EL FESTİVALDEN 1. EL FİKİRLER
2. El Kısa Film Festivali, 4. yılında yine pek çok sürprizle sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Festival, "Fest-Card" uygulaması ile bu yılda tüm etkinliklerden ücretsiz faydalanma ve indirim imkânı sunuyor. "Fest-Card"la sinemaseverler festival tarihleri boyunca, Green Screening tekniğinin öğretileceği "Waag Society" atölyesine yüzde 50 indirimli, diğer festival atölyelerine, özel film gösterimlerine, ön gösterimlere, sergilere, seminerlere ise ücretsiz katılma olanağı yakalayacak. Yine Fest-Card seri numarası ile başvuran ilk 100 kişi 5 Mart’ta Ankamall Sanatolia Sahnesi’nde gerçekleşecek Suzan Kardeş konserine bilet kazanma şansı elde edecek. Yapılacak çekilişte kazanan 10 kişiye festivalin ağırladığı ünlü konuklarla akşam yemeği eşliğinde tanışma fırsatı, diğer 10 kişi de "Kapanış Kokteyl"ine katılma fırsatı kazanacak. "Fest Card", Fevzi Çakmak 1 sok. No: 16/13 Kızılay adresinde bulunan festival ofisinden ya da İmge Kitapevi’nde 10 TL karşılığı alınabilecek.

!f 2010'un Ankara ayağı başlıyor


!f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin Ankara ayağı bugün başlıyor.

Keş!f, Hit Filmler, Erkeklik Halleri, Sesli Yaşam, Fantastik Filmler, Sessiz ve İsyankar, Dünyanın Çivisi, “Açılım”, Gökkuşağı, !f Kült, !f Kısalar, Nöbetçi Sinema ve Özel Gösterim bölümleri altında birçok bağımsız yapım Ankaralı seyircilerle buluşacak.

Gösterimler CEPA Alışveriş Merkezi’ndeki AFM salonlarında gerçekleşirken, Türkiye’den Kısalar bölümündeki kısa filmler de Ankara Üniversitesi (AÜ) İletişim Fakültesi (İLEF), ODTÜ Görsel İşitsel Sistemler Araştırma ve Uygulama Merkezi (GİSAM) ve Türk-İngiliz Kültür Derneği’nde (TBA) izlenebilecek.

Ankara'daki program, 25-28 Şubat tarihleri arasında, 4 gün sürecek. Gösterimler bugün, "Dünyanın Çivisi" bölümündeki, gıda endüstrisinin şok edici yüzünü gözler önüne seren Food, Inc (Gıda, Ltd.) adlı belgesel ile başlıyor. Kısa film programı da bu sabah AÜ İLEF'de, "Biz Burada İyiyiz" başlıklı seçki ile başlayacak.

Filmlerin gösterim şemasına festivalin web sitesinden ulaşmak mümkün. Bilet fiyatları tam 12 TL, öğrenci 10 TL. Hafta içi saat 19.00’a kadarki gösterimler ve yerli filmler 5 TL iken 21.30 - 22.00 seansları 13 TL.

Adam Adam oyunu NHKM'de


Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde Cumartesi günü Nuri Gökaşan’ın Adam Adam oyunu sahne alacak.

Nuri Gökaşan’ın yazarlığını, yönetmenliğini ve oyunculuğunu yaptığı Adam Adam oyunu kişi ve temasını ele alarak insanın bağımsızlığı ve özgürlüğü ne kadar istese de ondan uzaklaşabileceğini anlatıyor.

Yazar, düşünür ve akademisyen Prof. Şahin Yenişehirli’nin oyunla ilgili değerlendirmesi şöyle: “Kişi ve toplum… Trajik bir yazgı… İnsanın varoluşu ne denli bağımlı. Ne denli bağımsızlığı ve özgürlüğü isteseniz de o denli uzaklaşabiliyorsunuz onlardan. Hele kendinizden uzaklaştığınızda kendinizi yakalayamıyorsunuz. Düşünen heykel sizsiniz, siz düşünen heykelsiniz! Siz de o heykel gibi yalnızsınız, sizi herkes terkediyor ama eğer siz kendinizi terk ederseniz... YIKILIŞ VE BOZULUŞ. Bütün bunlar birer gerçek fısıltı ve kendinizi ararken yabancılaşma. Sonunda yere yıkılan adam toplumun kirliliğinin ta kendisidir. Kişiliği yitirilen toplumun adamıdır; adam...”

Oyun 27 Şubat Cumartesi günü 18:30'da Ruhi Su Salonu’nda sergilenecek. Ayrıntılı bilgiyi (0216) 414 22 39 numaralı telefondan ve Ali Suavi Sokağı (Sanatçılar Sokağı), No: 7, Bahariye – İstanbul adresinden edinebilirsiniz.

Manzara iyi de işin duygusu nerede?


King Kong gibi Cennetimden Bakarken de, neden göründüğü kadar harika olmadığını merak ettiren, duygusuna yeterince yoğunlaşılmamış, manzaranın ardına yeterince çalışılmamış bir film
CENNETİMDEN , iki ayrı dünyadan oluşuyor. Cennetin kıyısındaki 'ara dünya', 'new age' felsefesi ya da 'psyhcedelic' sanatın estetiğiyle hayal edilmiş bir yer: Pastel renkler, mükemmel çayırlar, her şeyin içinde yüzdüğü bir gökyüzü. Haleler ve hüzmeler. Alt katta, yerküre üzerinde, 14 yaşındaki Susie Salmon'un (Saoirse Ronan) cinayetinin araştırıldığı, parlak bir 70'ler Amerikan banliyösü var. Susie, olan biteni yukarıdan seyrediyor; bazen geride kalanlara varlığını hissettirdiği bile oluyor. Babası (Mark Wahlberg), katili (Stanley Tucci) yakalamayı takıntı haline getirirken, annesi (Rachel Weisz), kaybını bilinçaltında bir yerlere kilitleme çabasında. Onların serbest kalmasının tek bir yolu var: Susie'nin intikam tutkusunun sönmesi ve yeryüzünü tamamen bırakmaya hazır olması. Peter Jackson'ın, tanıdık ekibi Fran Walsh ve Philippa Boyens'le birlikte Alice Sebold'un romanından yaptığı uyarlamaya bakarsak, Yüzüklerin Efendisi'nin prodüksiyon odaklı film yapım anlayışı, yönetmenin hala biraz üzerinde. King Kong gibi Cennetimden Bakarken de, 'neden?' göründüğü kadar harika olmadığını merak ettiren, belki de duygusuna yeterince yoğunlaşılmamış, manzaranın ardına yeterince çalışılmamış işler. Seyirciyle, Jackson'ın B-filmlerindeki kara mizahın veya Cennet Yaratıkları'ndaki dramanın yerine geçecek kadar sıkı bir bağı yok filmin. "Mükemmel dünyasına hapsolmuş" Susie'nin bakışına tabi olduğumuz için, geride kalanlara onun gibi camın ardından bakıyoruz. Bu filmin hem tutarlı hem de 'içine almayan' tarafı. Yaşayanların duygularını, cinayeti araştırmak, kaçıp gitmek gibi eylemleri üzerinden tahmin etmemiz ve yeryüzündeyken, temelde katilin yakalanmasıyla oyalanmamız gerekiyor. Serseri anneannenin (Susan Sarandon) gönlü hafif komedisi ise, kendi başına ortada duran bir şey. Susie'nin yaşadığı dehşete birebir tanık olmayışımız, anlaşılır. Ama kederinin karanlık tarafına daha yakından eşlik etmenin, filmdeki ferahlığa da katkısı olabilirdi.