26 Şubat 2010 Cuma

arşiv

Yalnızlık yağmurunun altında çaresiz insanlar ve bu zamana kadar hiç olmadıkları kadar ıslaklar. Sıçana dönmüş ömürler.. dört mevsim kış ve kutupsuz yaşanıyor hayat. Heryer aynı yani, yani heryer soğuk, heryer yağmur..Ekvator çizgisi uzayın boşluklarında boğuluyor ve bütün sıcaklığını, neşesini kaybediyor doğa. Unutuluyor anılar, mesire yerleri, aşklar..

Bilgisayar ekranına ve 24 saat kahve fincanına hapsediliyor hayatlar. Tarafımızdan. Bir merhabayı bile saklıyoruz artık. Mrb nede samimi duruyor mesajlarımızda ve maillerimizde(!)

Bir günümüzü ne kadar boş ve ne kadar sessiz geçiriyoruz hiç fark ettiniz mi? Sabah uyanıyoruz günaydını sadece sabah haberlerinde işiten zihnimizin kelimeye yabancılığından kaynaklı günaydınsız kahvaltıya oturuyoruz. İşe geç kalmış olmanın verdiği hızla yapılan kahvaltıyı bükük dudaklar ve üşengeçliğin gölgesinde iyi günler sloganıyla terk ediyoruz. Yolumuzu üzerinde kahve satın alabileceğimiz bir dükkanın olmasını baz alarak belirliyoruz ve yanımızda arkadaşımız ‘bardak’ büromuzdan içeri giriyoruz. Bütün gün konuşmadan bütün gün bilgisayar ekranının çoğulluğunda msn arkadaşlıklara sanal hal hatır sormalara sıçrıyoruz. Aşklar yaşıyoruz yada hüzünler.. sadece kelimelerde. A pardon birde iletilerde (!) Sonra işten arkadaşımız olmadan ayrılıyor eve geldiğimizde sabahtan beri sakladığımız kurşun yaramızın verdiği ölümle yığılıyoruz kanepeye ve son can çekişlerimizi sohbet etmekten ziyade sohbet dinlemek ve kelimeleri unutup dile uzaklaşmamak için televizyon kumandasının rehberliğinde kanallar arasında geziniyoruz. Birkaç saatlik canımız tükeniyor ve kanepedeki ölü bedenimizi evimizi paylaştığımız diğer yalnızlar taşıyor yatağımıza. Ve tekrarlanıyor gün. Hep aynı şekilde, hep yeniden.

Ve çevrimizdeki binlerce yalnızı yok sayarak yalnızlığımıza devam ediyoruz tıpkı onlar gibi.. Onlar biz yokmuşuz gibi davranıyor biz onlar yokmuş gibi. Yolda yürürken yanlışlıkla değsek birbirimize bir direği görmemişiz gibi sinirleniyoruz kendimize. Bunca yapı malzemesi etrafa saçılmış dururken geçişmiş ve eskimiş olarak adlandırıyor yıpranması için terk ediyoruz birer birer bütün eski alışkanlıklarımızı. Ve sığınacak bir köşe inşa etmektense ortaklaşa bir çabayla yıkıyoruz bütün sığınılacak yerleri. Farkında değiliz ama çürüyor bütün malzemelerimiz, geçmişlerimiz unutuluyor ve yıkılan hiçbir dostluğun, sığınağın yerine yenisi inşa edilmiyor.

Giderek savunmasız kalıyoruz yalnızlık yağmuruna.. sokaklar sırılsıklam. İnsanlar sıçana dönmüş, kimse farkında değil üşüdüğünün, korkum zatürree kıran olur da kırıp geçirir dünyayı!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder