19 Şubat 2010 Cuma

hergün bir şair (Cezmi Ersöz)


Cezmi Ersöz, (d. İstanbul, 1959) Türk yazar, şair.
Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde Siyaset ve Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. Yazın dünyasına yayımlanan şiir ve eleştirileriyle girdi. Reklam yazarlığı ve gazetecilik yaptı. Cumhuriyet, Güneş, Özgür Gündem, Aydınlık gibi günlük gazetelerde yazıları ve röportajları yayimlandı. Ardından haftalık 'Deli' dergisinde yazdı. Halen 'Leman' dergisinin yazarları arasında yer almış bir takım sorunlar nedeniyle ayrılmıştır. Şuan "Şizofren" dergisinde yazmaya başlayacaktır. İnsan-dünya ilişkisini, duygular ve olaylar karşılaştırması yaparak anlattığı çoğu eserinde hayatı sorgular. Gündelik zorunluluklardan, en temel ihtiyaçlardan ve insanın vazgeçemediği tutkularından bahseder. Eserlerinde yoğun bir melankoli ve karamsarlık fark edilir. İnsanın iç yolculuğunu melankolik bir dille anlatan bir yazardır.


------------------------------
Artık daha fazla böyle yaşayamazdı. İçindeki o sadece ve sadece kendisine ait olan özü ortaya çıkarmak ve onu yaşatmak istiyordu. Çünkü böyle, birden fazla ve kendisinin olmayan ve gerçek mi sahte mi olduğunun ayırdına varamadığı kişilikleri taşıyordu, sıkıntılı bir yük gibi... Peki, gerçek ve sadece ona ait bir özü var mıydı onun? Varsa neredeydi ve kimdi o? Öylesine çok maske kullanmış, öylesine çok değişik kalıplara girmiş, şekil değiştirmek zorunda kalmıştı ki, gerçek niteliğini yitirmiş olarak duruyordu. Belki de hiç olmadığı korkusuna kapılıyordu arada bir. Sık sık o gerçek özünü bulabilmek, ona ulaşabilmek için eve kapanıyor, günlerce hiçbir arkadaşını, yakınını aramıyordu. Kendisine yeni bir koza örmeliydi ve gerçek özünü bulduğunu sanıp, 'artık insanların içine çıkabilirim, onları gerçek kişiliğimle görüp, hissedebilirim' diye düşünüyor, yanlarına sevgi ve hasretle koşuyor, ama biraz konuştuktan sonra, konuşmanın yine kendisine ait bir öz olmadığını görüyordu. Bir başkasıydı sanki o. Ya da kimseye ait olmayan birinin özüydü taşıdığı. Unutulmuş, tesadüfen bulunmuş ya da korkudan, kaygıdan alelacele oluşturulmuş yapma bir şeydi. O ânı kotarması için, ilişkileri geçiştirebilmek, kendini orada o an için var edebilmek için yarattığı sahte bir kişilikti sanki...

Bu yüzden arkadaşlarına dostlarına sevgiyle, umutla koşar, sonra da yapma kişiliğinin yarattığı sıkıntı, tatsızlık, boşluk belli belirsiz bir kasvet duygusuyla yeniden gerçek özünü bulmak için evine, odasına dönerdi. Yine olmamıştı. İçindeki o gerçek öz, eğer bir ara var olmuşsa onu belki de sonsuza kadar terk etmiş, onu böyle öksüz, hep doyumsuz, geçicilik ve kenarda kalmış olma duygularıyla bırakmıştı. Bu hep geçicilik duygusuna, şu anlamsızlık duygusuna daha fazla dayanamazdı. Bir gün gerçek kendisiyle buluşacaktı. Bu tutkuyla bekleyiş, ona geçmişte bir ara, belki çok kısa bir süre bu özle birlikte yaşadığı inancını veriyordu. 'O vardı ki ben onu böylesine çok özlüyorum' diyordu... Şimdiyse 'binlerce hiç kimseydi'. Tek başına bile değildi. Çünkü tek başına olmak bir sağlam varoluştu ve bakım isteyen bir şeydi. 'Tek başınalık bir şans'tı.

Yalnız bile olamadığı, bir hiç kimse olduğu için bu yüzden kim gerçek dostu, kim düşmanı, kim onu seven, kim katili, asla içtenlikle anlayamıyordu, algılayamıyordu. İşte bu yüzden onu gerçekten sevenleri göremiyor, onu pek de ciddiye almayanlara çok yakınlık duyduğunu sanıyordu. Çoğu kez sevgisinden ve nefretinden emin olamadığı için hep endişeler ve kaygılar içinde ve güvensizlik duygularıyla yaşıyordu.

Hep bir doyum arıyor, ama yine hep açlık hissediyordu. Kahramanlık yapmak, cesur serüvenler yaşamak istiyor, ama korkuları buna izin vermiyordu. Hep o sahte kimliklerinin tümünden kurtulup çılgın ve başıboş bir aşk yaşamak istiyor, sonunda güvenli, ancak sıkıntılı, coşkusuz, tekdüze ilişkilere saplanıp kalıyordu...

Cezmi Ersöz

"TEKEL'in Sesi Var!"


İstanbul Kültür Forumu bir duyuru yayımlayarak TEKEL direnişiyle dayanışma çağrısında bulundu.

İstanbul Kültür Forumu bir duyuru yayımlayarak TEKEL direnişiyle dayanışma çağrısında bulundu. Çağrısında insanlık dramına dönüşen 4C uygulamasına karşı durmanın ahlaki bir durum olduğunu belirten İstanbul Kültür Forumu çağrıcıları Cumartesi günü Taksim ve Beşiktaş’ta basın açıklaması yapacak.

İstanbul Kültür Forumu’nun çağrı metni şöyle:
"TEKEL emekçilerine uygulanan 4-C nin bir insanlık dramına dönüştüğünü, buna karşı durmanın ahlaki bir durum olduğunu TEKEL işçilerine uygulanan vahşi ve insanlık dışı uygulamalara daha fazla sessiz kalamayan bizlerde sanatımızdan aldığımız güçle üreten insanlardan yana sanatımızın gücüyle destek olmaya karar verdik.

Günler, haftalar ve artık aylar geçmeye başladı.

Direnişin ilk günlerinden itibaren fotoğrafçılar tanıklıklarını an an, çizerler çizgileriyle, ressamlar renk ve lekeleriyle, yazarlar şiir ve yazılarıyla, sahne sanatları oyunlarıyla, müzisyenler şarkı ve sözleriyle, Tasarımcılar Grafikleriyle, Sinemacılar Filmleriyle TEKEL işçileriyle çadırlarda, meydanlarda, sendikalarda omuz omuza yürüdüler,yaşadılar.

Biz sanatçılar KESK Kültür Sanat Sendikamızın öncülüğünde bu direnişin bize öğrettiği, yarattırdığı eserlerin sergileneceği, müzik ritimlerini hep birlikte tutacağımız, 4-C uygulamalarına karşı:

20 Şubat 2010 Cumartesi günü
- Saat 11.00’de Taksim Tramvay Durağı’nda
- Saat 14.30’da Beşiktaş İskelesi Barbaros Heykeli önünde basın açıklaması yapacağız.

BİRLİĞİMİZ GÜCÜMÜZDÜR DİYEN İstanbul Halkının bizleri yalnız bırakmayacağına inanıyoruz.
TÜM İSTANBUL HALKINI TEKEL işçileri ile 4 – C uygulanan ve uygulanmaya çalışılan TÜM EMEKÇİLERE YARDIM ELİNİ UZATAN SANAT-SANATÇI KURUMLARIYLA BERABER BASIN TOPLANTISINA KATILMAYA ÇAĞIRIYORUZ.

İSTANBUL KÜLTÜR FORUMU”

“TEKEL’ in Sesi Var!” başlığında gerçekleştirilecek olan basın açıklamasına sergi ve müzik eşlik edecek.

“Nefes”in oyuncuları Sine-Sen’e başvurdu


Yaklaşık 2,5 milyon kişinin izlediği, 2009’un en çok hasılat getiren 3. filmi olan “Nefes: Vatan Sağolsun” filminin oyuncuları ve set emekçileri, ücretlerini alamadıklarını söyleyerek Sine-Sen'e başvurdu.

Oldukça iyi bir hasılat geliri getiren "Nefes" filminin oyuncuları, film vizyondan kalkalı aylar olduğu halde hala ücretlerini alamadılar. Filmin yönetmeni ve aynı zamanda iki ortak yapımcısından biri olan Creavidi şirketinin sahibi Levent Semerci, maliyetin çok fazla olduğunu ve borçlarını ödeyince elinde hiç para kalmadığını, filmin ortak yapımcısı Fida Film'den gelecek ödemeleri beklediğini söylerken, son tahlilde mağdur yine emekçiler oldu. Filmin 7 oyuncusu ve 2 set çalışanı, toplam 240 bin TL alacakları için Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen) Hukuk Danışmanı avukat Burhan Gün aracılığıyla yapımcı firmalar Creavidi ile Fida Film'e ihtarname gönderdiler.

Veresiye oynadılar
Nefes filminin çekimleri hava koşullarının elverişsizliği ve çeşitli teknik aksaklıklardan dolayı planlanandan çok daha uzun sürmüştü. Sabah gazetesi muhabiri Pervin Metin’e konuşan oyuncular, bu nedenle çok zor koşullarda çalışmak zorunda kaldıklarını ve sağlıklarını kaybetme noktasına geldiklerini söylediler.

Filmde “Kamil Astsubay” adlı karakteri canlandıran Sinan Ateş, "Yüzümde fünye patladı, bir süre duyamadım. Böbreklerimi üşüttüğüm için iltihap oldu. O süre içinde askerliğimi yapıyor gibi hissettim. Şimdi ise ne arayan var ne soran. Muhatap bile bulamıyoruz" diye konuştu.

“Terörist kadın” karakterini canlandıran Banu Çiçek de, “O kadar zor koşullarda çalıştık ki, sağlıklarını kaybeden arkadaşlarımız oldu. Yönetmen Levent Semerci bize ödeyecek parasının olmadığını, o nedenle filmden kazanılacak paranın yüzde 10'unu 39 oyuncu arasında pay edeceğini söylemişti. Hatta sözleşme imzaladık. Taahhütler yerine getirilmedi" dedi.

Yönetmen: Fida Film’den alacağımı bekliyorum
Yönetmen Levent Semerci ise, oyunculara bir mektup yazarak elinde hiç para olmadığını, oyuncuların isterlerse şirketin gelir-gider defterlerini kontrol edebileceklerini ve Fida Film’den gelecek olan ödemeleri beklediğini söyledi. Filmin çekimleri sırasında görüntülerin flu çıkması üzerine iflas ettiğini, Fida Film’in projeye 3 milyon dolar yatırması sayesinde filmin tamamlanabildiğini söyleyen Semerci, hasılatın iyi olması sonucu zararlarını karşıladıklarını ve Fida Film’den 1,5 milyon TL alacağı olduğunu belirtti. Bu paranın sadece çok küçük bir kısmını alabildiğini ve bunu da zaten oyunculara dağıttığını söyleyen Semerci, geri kalan ödemeleri beklediğini belirtti.

Fida Film: Ödemelerin hepsini yaptık, bizi ilgilendirmez
Semerci’ye cevaben bir açıklama yapan Fida Film ise, filmin Ocak ayı sonundaki toplam geliri olan 9.090.592 TL’den toplam maliyeti olan 8.006.300 TL düşülünce kalan kârın Levent Semerci’nin şirketi Creavidi’ye düşen %50’lik kısmının 542.143 TL olduğunu ve bu rakamın tamamının Kasım - Aralık ve Ocak ayında ödendiğini bildirdi. Semerci’nin sinema gösterimlerinden alacağı kalmadığını, bundan sonra ancak homevideo ve televizyon gelirlerinden pay alacağını belirten Fida Film, bu ödemelerin ise Şubat 2010 – Aralık 2010 arasında yapılacağının belirlendiğini, dolayısıyla şirketlerinin Levent Semerci’ye borçlu olmadığını duyurdu.

Şirket, Levent Semerci’nin oyunculara verdiği kârın %10’unu oyunculara pay etme sözünün de tamamen kendi inisiyatifinde olduğunun ve Fida Film’i bağlamayacağının altını çizdi.