1 Mart 2010 Pazartesi

hergün bir şair (A. Kadir)


A. Kadir ya da tam adıyla İbrahim Abdülkadir Meriçboyu (d. 1917, İstanbul - ö. 1 Mart 1985, İstanbul), 1940 kuşağı toplumcu şairleri arasında yer alan Türk şair. Çeviri çalışmalarıyla dünya şiirinin tanınmasına katkıda bulunmuştur.
Ortaöğrenimini Eyüp Ortaokulu (1933) ve Kuleli Askeri Lisesi'nde (1936) tamamladı. Kara Harp Okulu son sınıf öğrencisiyken (1938) Nâzım Hikmet'le beraber tutuklandı; on ay hapse mahkum oldu. Hapisten çıkınca askerlik görevini er olarak tamamladı. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne girdi (1941). 1943'te yayımladığı Tebliğ adlı şiir kitabı yasaklanarak toplatıldı. İstanbul'da bulunması sakıncalı görülen kişilerle birlikte sıkı yönetimce sürgüne gönderildi. Sürgünlük dönemini Muğla, Balıkesir, Konya, Kırşehir ve Adana'da geçirdi. 1947'de İstanbul'a döndü ve bir bisküvi fabrikasında çalışmaya başladı. Buradan ayrılınca çeşitli yayın evlerinde düzeltmenlik, çevirmenlik gibi işler yaptı. 1965'ten sonra kitaplarını kendisi yayımlayarak yazarlık yaşamını sürdürdü.
Ankara Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le birlikte yatan A. Kadir önceleri büyük ölçüde bu şairin etkisinde kaldı. Ses ve Yeni Edebiyat dergilerinde yayımlanan şiirlerinde bu etki açıkça görülür. Yurt sevgisini dile getiren ilk kitabı Tebliğ'de savaşa açıkça karşı çıkarken, yoksul insanları gerçekçi bir bakışla yansıttı. Sürgünden dönüşünde şiirlerini zaman zaman dergilerde yayımladı. Abdülbaki Gölpınarlı ile Farsça aslından düzyazı olarak çevirdikleri Mevlâna'nın şiirlerini serbest nazma dökerek Mevlâna adıyla bir kitapta topladı (1955).
Çok beğenilen bu kitap üst üste birkaç kez basıldı. 1958'de Azra Erhat ile birlikte yaptıkları İlyada çevirisi ise A. Kadir'in başarılı bir çevirmen olarak iyice tanınmasına neden oldu. İkinci kitabı Hoş Geldin Halil İbrahim (1959) dönemin şiirsel eğilimlerinin dışında kalan şairin çizgisini değiştirmediğini gösterdi. Bunu Dört Pencere (1962) ve bütün şiirlerini topladığı Mutlu Olmak Varken (1968) izledi. Çeviri ve eski şiirleri sadeleştirme çalışmalarını sürdüren A. Kadir Bugünün Diliyle Hayyam (1964), Bugünün Diliyle Tevfik Fikret (1967) adlı kitaplarını yayımladı. 1970'te yine Azra Erhat'la birlikte yaptıkları Odysseia çevirisi çıktı. Avrupa ve Üçüncü Dünya Ülkeleri şairlerinden tek başına ya da ortaklaşa yaptığı pek çok çeviriyi 3 ciltte Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri adı altında bir araya getirdi (1973 - 1980). Ayrıca Brecht'ten yaptığı şiir çevirileriyle Paul Eluard'dan Asım Bezirci ile birlikte çevirdiği Seçme Şiirler (1961) büyük ilgi gördü. A. Kadir, çevirileri için Habib Edip Törehan (1959), TDK Çeviri (1961), Hasan Âli Ediz Edebiyat Çeviri (1980) ve Yazko Çeviri (1983) ödüllerini aldı. A. Kadir'in 1938 Harb Okulu Olayı ve Nâzım Hikmet (1966) adlı yapıtı da bir dönemin önemli bir olayını aydınlatması açısından büyük ilgi çekmiş bir kitaptır.

.........................

orda, adamı düşündüren
denizler vardır,
-ışıltılı ve berrak-
şurda gemiler durmuş,
kimbilir,zincirleri ne ağırdır
sarayburnu,
kızkulesi,
haydarpaşa...
bak işte köprü,
böyle ayak altında bütün gün.
işte yollar gıcır gıcır,
işte sultanahmet meydanı şu gördüğün.
nihayet, ilerde deniz,
mis gibi balık kokar.
daha sonra adalar
ve hep çam ağaçları.
oranın mehtabı tatlı olurmuş.
öyle derler,
rüyadaymış gibi yaşar insan.

galiba böyle görülür istanbul,
bir kartpostal önünde iştahla durup
iştahla bakarsan.

A. KADİR

PİYANİST Tuluyhan Uğurlu, yarın Diyarbakır'da


PİYANİST Tuluyhan Uğurlu, yarın Diyarbakır'da konser verecek. Klasik müziği Anadolu ezgileriyle buluşturmasıyla tanınan piyanist, Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi'nde, GAP Kültür Birliği'nin katkısı ve Diyarbakır Valiliği'nin organizasyonuyla konser verecek. Uğurlu ayrıca, Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi ile konservatuvar okuyan öğrencilerle sohbet ederek onlara bir dinleti sunacak.

İzmir'de kukla istilası


İZMİR Uluslararası Kukla Festivali dördüncü kez 'perde' diyor. Bu yıl, 11-12 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivale, 11 ülkeden 20 kukla tiyatrosu katılacak. Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, Macaristan, Tayvan ve Türkiye'den gruplar, 25 salonda toplam 94 gösteri gerçekleştirecek. Ayrıca festival kapsamında, iki gün sürecek bir açık hava kukla şenliği, dört sergi ve iki atölye çalışması da düzenlenecek.

'Para babalarının' izinde


'Parayı icat eden' uygarlık olarak tarihe geçen Lidyalılar, zenginlikleriyle göz kamaştırıyordu. İstanbul'da açılan 'Lidyalılar ve Dünyaları' sergisi, bu ihtişamlı Anadolu medeniyetinin izini sürüyor
Günümüzü anlayabilmek, tarihi bilmekten geçiyor. Lidyalılarla ilgili, pek çoğumuzun tarih derslerinden aklında kalan yegane bilgi, parayı bulan uygarlık oldukları. Oysa, Lidyalılar birçok ilke imza atarak tarih yazdı.

Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde 15 Mayıs'a kadar açık kalacak olan 'Lidyalılar ve Dünyaları' sergisi, bu gerçeği gözler önüne seriyor. Sardes Kazı Başkanı Prof. Dr. Nicholas Cahill, 50 yılı aşkın bir süre kazı başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Crawford H. Greenewalt ve uzmanların uzun soluklu çalışmaları sonucu hazırlanan sergi, müzenin gerçekleştirdiği Anadolu uygarlıkları dizisinin on birincisi.

'Lidyalılar ve Dünyaları' sergisinin koordinatörü, arkeolog Şennur Şentürk'e göre, "Lidya uygarlığının önemi, Anadolu'nun ortasında, Doğu ve Batı uygarlıkları arasında bir köprü görevi görmesinden kaynaklanıyor. Bu, onların çok zengin bir uygarlık olmalarına da yol açtı. 'Karun kadar zengin' deyişi Lidyalılardan geliyor. Altını ilk keşfeden Lidya Kralı Kroisus idi. Daha sonra ismi değişerek Karun oldu. Yani zenginlik ifadesindeki o Karun, Lidya Kralı Kroisus" diye anlatıyor.

Başta Manisa Müzesi olmak üzere, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İzmir Arkeoloji Müzesi, Efes, Ödemiş, Milet ve Gordion Müzeleri ile Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi'nden gelen 245 adet parça, ziyaretçileri, Lidya Krallığı'nın ihtişamlı günlerine götürüyor.

İLKLERİN UYGARLIĞI
Dokunacak hale getirilmiş koyun yünü, takılar ve elbette altın sikkeler, şimdilerde hayatımızın vazgeçilmezleri arasında bulunan pek çok eşyanın, ilk kez Lidyalılar tarafından kullanıldığını gösteriyor. Nitekim İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümü'nde görevli Yrd. Doç. Dr. Sedef Çokay da, "Lidyalıların kendine has bir tarzları var. Dokumacılık konusunda öne geçiyorlar ve tarihteki pek çok ilki gerçekleştiriyorlar. Koyun yününün dayanıklılığını artırıyorlar. Şarapçılık da ileri durumda ve Lidyalıların en önemli özelliklerinden" diyor.

Sonunu Persler getirdi
BİR Batı Anadolu krallığı olan Lidya'nın başkenti Sardes, yani bugünkü Salihli idi. Sardes'te ilk yerleşimler M.Ö. 5000'den itibaren başladı. Arkeolojik kazılarda Neolitik, Tunç Çağı ve Demirçağ'ın izlerine rastlanmakla birlikte Lidyalılar, M.Ö. 680-547 yılları arasında en parlak dönemlerini yaşadı. Persler, M.Ö. 546 civarında Sardes'i ele geçirip Lidya Krallığı'na son verdi.

Sarımsağı keşfettiler
LİDYALILARIN 'ilkleri' saymakla bitmiyor. Arkeolog Şennur Şentürk, Lidyalıların yeme içme meselesinde de hayli ileri gitmiş olduklarına işaret ediyor: "Kuzu yahnisi yediklerini, bakliyat tükettiklerini biliyoruz. Bunları ilk kez onlar yememiş olabilir, ama tarihte bilinen ilk onlar. Bir de sarımsağı unutmamak gerek! Yapılan kazılarda sarımsak da çıktı. Anadolu'da çok kullanılan sarımsağın kaynağı Lidyalılar. Yani Lidya, her şeyiyle tam bir Anadolu uygarlığıydı."

Fransa’nın Oscar’ları ‘Yeraltı Peygamberi’ne


Fransa Sinema Akademisi’nin dağıttığı César Ödülleri’nin yıldız filmi tam 9 dalda ödül alan “Yeraltı Peygamberi” oldu. ‘En İyi KadınOyuncu’ seçilen Isabelle Adjani ise 5. César’ını gözyaşlarıyla aldı

Ödülleri topladı
Fransa Sinema Akademisi (Académie des Arts et Techniques du Cinéma) tarafından dağıtılan César Ödülleri, cumartesi gecesi Paris’te Théâtre du Châtelet’de düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. 35. kez düzenlenen ödüllerin yıldız filmi, tam dokuz dalda ödül alan “Yeraltı Peygamberi/Un Prophéte” oldu. ‘En İyi Fransız Filmi’ seçilen ‘Yeraltı Peygamberi’, yönetmeni Jacques Audiard’a da ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü kazandırdı. Filmin ilk kez başrol oynayan 28 yaşındaki oyuncusu Tahar Rahim, hem ‘En İyi Erkek Oyuncu’ hem de ‘Ümit Vaat Eden Oyuncu’ dallarında ödül kazandı. “Yeraltı Peygamberi”, ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’, ‘En İyi Kurgu’, ‘En İyi Yapım Tasarımı’, ‘En İyi Orijinal Senaryo’ ve ‘En İyi Görüntü Yönetimi’ dallarında da César’a layık görüldü.

Isabelle’in gözyaşları
Geçen yıl Cannes Film Festivali’nde yarışan “Yeraltı Peygamberi”, festivalden ‘Jüri Büyük Ödülü’yle döndü. Film, 7 Mart’ta sahiplerini bulacak Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Yardımcı Film’ dalında Oscar şansını deneyecek. Türkiye’de geçtiğimiz ay !f İstanbul’da izleyiciyle buluşan film, genç yaşta hapse düşen Arap kökenli Malik El Djebena’nın, suç dünyasında yükselmesini konu alıyor. “Siz, biz gibi iyi ama öldüren insanlar hakkında” bir film çektiğini söyleyen yönetmen Audiard, “Siyah ve beyaz gibi kesin çizgilerle ayrılan ahlak kurallarından uzak durdum” diyor. César Ödülleri’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülü, Jean-Paul Lilienfeld’nin filmi ‘Skirt Day’deki rolüyle tecrübeli aktris Isabelle Adjani’nin oldu. Adjani, beşinci César’ını Gerard Depardieu’nün elinden gözyaşlarıyla aldı.