12 Şubat 2010 Cuma

yarımyamalak

Yine oldu işte. Basit bir rastlantının sonrasında içilen çaylar. Sonra bir akşam gezmesi! Birkaç kadeh şarap. Ve gözleri..

Uzun süre görüşmemenin etkisinde miydi ruhum yoksa gerçekten bir anda olunabilinen şey bir bakışla yani, yahut bir kelime, bir tebessümüyle mi bu denli hislere gebe oldum şimdi? Dün akşam uzandım yatağıma, sözde gökyüzü tavanımı seyrettim belki saatlerce. Uyumak istemedim ve uyanmak. ‘mutlu geçen günümü sonlandırmak istemedim. Hiç bitmemeliydi saniyeler. Yüzü hiç gitmemeliydi vehmimden. Ama gözleri..

Yorgundu. Gördüm.
Kırılmıştı. Bildim.
Çocuktu. Sevdim.
Ve gözleri..

Her şeyi atlatabilirim. Yada karşı koyabilirim her şeye. Tebessüme mesela, yahut cilveli ağdalı sözlerine bir kadının. Ama gözleri.. hayatıma derin izler bırakır istemli yada istemsiz.

“Öyle bakma çünkü..” diyordu bir şiirde. Aklıma geldi..

Öyle bakma çünkü,
İçimde ölmüş
Etleri çürümek üzere olan bir çocuğa kalp masajı olur gözlerin.
Çocuk yaşar,
Çocuk sever..
Peki ya kız?
Bir ölüye hissedebilir mi sevgilerini?
Çürümüş etlerine onun dokunabilir mi bahar teniyle?

Öyle bakma çünkü,
Umudun yok gibi..
Öyle bakma çünkü,
Çok yaşlıyım ben..
Öyle bakma çünkü..
Peki bak tamam.. geçmişime ayna tut gözlerinle. Öyle bak, sevdir kendini çocuk! Aşk damarlarımda uyuştursun yine bedenimi. Hem öyle ya, Belki? Belki sende..



uur

hergün bir şair (Ahmet Muhip Dranas)


1909 yılında Sinop'un Salı köyünde dünyaya geldi. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdi. Lisedeki edebiyat öğretmenleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar, şiir sevgisinin gelişmesinde etkili oldular. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde çalıştı(1930-1935). Ankara Hukuk Fakültesi'ne iki yıl devam ettikten sonra İstanbul'a gitti, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi ve burayı bitirdi. Güzel Sanatlar Akademisi Kütüphane müdürlüğü yaptı. Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi resim yardımcılığında bulundu.
1939'de Ankara'ya döndü ve CHP Genel Merkezi'nde Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları'nı yönetti. Ağrı dolaylarında askerlik görevini yaptıktan sonra, Ankara'da Çocuk Esirgeme Kurumu Yayın Müdürü, Kurum Başkanı (1957-1960), daha sonra İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi oldu. Devlet Tiyatrosu Edebî Kurul Başkanlığı, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Politikaya atılarak Zafer gazetesinde yazılar yazdı. Birkaç kez DP'den milletvekili adayı olduysa da seçilemedi. Yayımlanan ilk şiiri, Ankara Lisesi'nden Muhip Atalay imzasıyla Milli Mecmua'da çıkan "Bir Kadına" adlı şiirdir 15 Eylül 1926. Sonra kendi imzası ile çeşitli dergilerde şiirler yayımladı.
Çeşitli dergilerde yayımlanan şiirleri, 1974 yılında İş Bankası Kültür Yayınları arasında, "Şiirler" adı ile çıktı. Ayrıca Tevfik Fikret'in 'Rübab-ı Şikeste' adlı eserini Türkçeleştirerek 'Kırık Saz' adıyla yine İş Bankası yayınları arasından çıktı.
21 Haziran 1980'de Ankara'da vefat etti. Vasiyeti üzerine Sinop'un Salı köyünde toprağa verildi.
Ahmet Muhip, Cahit Sıtkı Tarancı ile şiirde ahenge ve sese önem vermişlerdir. Örneğin Kar şiirinde Ahmet Muhip sesi ön plana çıkarırken Olvido adlı şiirinde ne sesi anlama ne de anlamı sese baskın kılmıştır.
Hece şiirinin son kuşağı denilebilecek şairler arasında Ahmet Muhip Dıranas, çağcıl Batı şiirine (Baudelaire, Verlaine) en yakın, kendinden bir iki kuşak sonrası şairler üzerinde, az sayıda şiirle bile olsa, uzun süre etkili olan bir şairdir. O da hocası Tanpınar gibi az yazmış, seyrek yayımlamış, şiirlerini şiire başladıktan nerdeyse elli yıl sonra (1974) kitaplaştırmıştır. Gerek Fransız şiiri, gerekse kendinden önceki kuşaktan ustaları Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan aldığı etkileri sanatına yedirerek özgün bir şiire ulaşmıştır. Hece ölçüsü sınırlarında kalarak ama durak ve vurgu yerlerini değiştirerek gelenekselde çağdaşlığı yakalayan, çağrışım gücü yüksek, yurdu, insanı ve doğası ile barışık, alışılmadık deyiş örgüsüyle unutulmaz şiirler yazmıştır. Şiirlerinde aşk, tabiat, ölüm, hatıralar, sığ olmayan bir anlatımla ve düşündürücü boyutlar içinde verilmiştir...

-----------------------------
Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz.
Her an peşimizden koşan gölgemiz,
Özlenen limanlar, yanan yıldızlar.
Uzaktadır her şey; anneler, kızlar...

Uzaktadır her şey, hep... yalnız ölüm,
Her yerde, her an yakınımız ölüm.

Ahmet Muhip Dranas

Nejat Uygur'un İzmir Kültürpark'taki Büstü Tartışma Konusu Oldu


11.02.2010- Nejat Uygur'un İzmir Kültürpark'taki büstünün ücra bir köşeye atıldığı haberi tartışmalara yol açtı. Haberde, büstün kimsenin görmediği bir yere koyularak usta sanatçı Uygur'a saygısızlık edildiği öne sürülüyor. İZFAŞ yetkilileri ise bunu yalanlıyor.

Merhum İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina döneminde Çamlık Senar Tiyatrosu'nun ismi, Çamlık Senar Nejat Uygur Tiyatrosu olarak değiştirilmişti. Önüne de Uygur'un bir büstü koyulmuştu. Bir gazetede yayımlanan, tiyatronun yıkılmasıyla birlikte büstün de ücra bir yere taşındığı haberi tartışmalara yol açtı. Haberde, büstün söküldükten sonra uzun bir süre depoda bekletildiği, Nejat Uygur'un telefon edip sorması üzerine yeni yerine taşındığı iddia ediliyor. İZFAŞ yetkilileri ise büstün ana hat üzerinde, görülebilir bir yerde olduğunu söylüyor. Celal Atik Spor Salonu ile fuar holleri arasında bulunduğunu ifade eden yetkililer, vatandaşların görebileceği bir yere yerleştirdiklerini belirtiyor.

Vatandaşlardan bazıları ise Kültürpark'ta Nejat Uygur büstü olduğunu dahi bilmezken bazıları da yol üzerinde dikkatlerini çekerse Uygur'a ait olduğunu anlayabildiklerini söyledi. Büstün bir meydanda dursa daha çok dikkat çekeceğini belirten Ayşin Özmaya, "Fuarda gezerken dikkatimizi çeken bir büst değil. Meydan gibi bir yerde dursa daha iyi olurdu." diye

Kaynanam Nasıl Kudurdu


Deneyimli sanatçılarla sahne almak Kentte birçok etkinlik düzenleyen ekip, gençlere ve çocuklara tiyatroyu tanıtmaya yönelik organizasyonlar da gerçekleştiriyor. Van Devlet Tiyatrosu Müdürü Sedat Şenoğlu, bu yıl “Kaynanam Nasıl Kudurdu” oyunuyla perdelerini açtıklarını, ilk kez sahnelenen oyunun yönetmenliğini Serap Sağlar’ın yaptığını söyledi. Şenoğlu, Ankara Devlet Tiyatrosu ile geçtiğimiz yıl “Ayyar Hamza” oyununu sahnelediklerini belirtti.
60. yıl nedeniyle Başkent’e gelen Van Devlet Tiyatrosu ekibi özellikle çocuklara ve gençlere tiyatroyu tanıtmaya yönelik çalışmaları hayata geçiriyor. Ekip, Kaynanam Nasıl Kudurdu oyununu, tiyatroseverlerin beğenisine sunuyor.

ANKARA’da “Kaynanam Nasıl Kudurdu” oyunuyla seyirciyle buluşan Van Devlet Tiyatrosu, turnelerin yanı sıra büyük şehirlerdeki devlet tiyatrolarıyla ortak projelere imza atıyor.Devlet Tiyatrolarının 60. yılı dolayısıyla birçok yerli oyun seyirciyle buluşuyor. Bu kapsamda, başkente gelen ekip, “Kaynanam Nasıl Kudurdu” isimli oyunu, tiyatroseverlerin beğenisine sunuyor.

Şenoğlu, genç oyuncuların büyük şehirlerde sahne almasını, kendini göstermesini ve daha deneyimli sanatçılarla aynı sahneyi paylaşmasını amaçladıklarını kaydetti.

Dul kadının yaşadıkları

HÜSEYİN Rahmi Gürpınar’ın yazdığı, Ayşegül Çelik Şahin’in tiyatroya uyarladığı oyunun yönetmenliğini Serap Sağlar yaptı. Dekor tasarımı Melih Karakurt, kostümleri Funda Karasaç, ışık tasarımı İlhan Orhan’a ait oyunda, Özlem Gür, Mustafa Şen, Özgür Öztürk, İpek Gezener, Sedat Şenoğlu, Eda Aydınlı, Deniz Keyf, Caner Kadir Gezener, Mustafa Çolak, Murat Altan, Berat Gökçe Gökçenay rol alıyor.

Müdür de rol aldı Elli yaşlarında dul kalan bir kadının genç sevgilisiyle yaşadıkları, çocuklarının bu ilişkiye karşı çıkmasını konu alan oyun, zamanında yaşanan duyguların önemine vurgu yapıyor. Oyunda Van Devlet Tiyatrosu Müdürü Sedat Şenoğlu da rol alıyor.

Salt sanat yapmıyoruz

ŞENOĞLU, Van’da tiyatro yapmanın İzmir’dekinden farklı olduğunu belirterek, “Doğu’daki görevimiz salt sanat yapmakla kalmıyor. Başka şeylere de dikkat etmek zorundayız. İnsanları aydınlatmak, başka bir bakış açısı kazandırmak gibi. Batı’da bu daha kolay, yaptığınız sanatı an ve an kendiniz ve sanatsal gelişiminiz için yapabiliyorsunuz” dedi.

Var olduğunu ispat ettik

Oyunlarında insanları bir arada tutmaya, sevgiye, kardeşliğe yönelik mesajların olmasına dikkat ettiklerini anlatan Şenoğlu, bazı sorunların yaşandığı bir bölgede çok uçuk oyunları sahneye koymanın bir anlam taşımayacağını, kendilerinden bazı beklentiler bulunduğunu söyledi. Şenoğlu, “Van Gölü canavarı var mı yok mu? Var olduğunu ispat ettik. Canavarın aslında gölü kirleten insanlar olduğunu, orada yaşayan balıkların kirletme ve atılan torbalarla mutasyona uğradığını, asıl canavarın karada var olduğunu gösterdik” dedi.

Akdamar Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Şenliği

Van DT Müdürü Sedat Şenoğlu, her yıl “Akdamar Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Şenliği” düzenlediklerini bildirdi. Çok önemli ve güzel bir projeyi hayata geçirdiklerini vurgulayan Şenoğlu, bu yıl şenliğin dokuzuncusunu düzenleyeceklerini ifade ederek:

Başarılı çocukları seçiyoruz “Şubat ayında öğretmenlere ilköğretim öğretmenlerine ücretsiz kurs açıyoruz. Konuşma sanatı, tekniği ve yaratıcı drama kursu veriyoruz. Öğretmenlerimiz burada edindiği deneyimlerle öğrencilerine tiyatro çalıştırıyor. Çocuklar, 23 Nisanda başlayan şenlik kapsamında, oyunlarını Cumhuriyet Caddesinde sahneliyor. 500-600 çocuk, ellerinde pankartlarla kostümlerini giyiyorlar caddede yürüyüş yapıyoruz. Şenlik, 19 Mayısa kadar sürüyor. Bu şenliklerde başarılı olan çocukları seçiyoruz” dedi.

Sevgililer Günü'nde Üç Romeo Üç Juliet


Sevgililer Günü Konserini 12 Şubat akşamı 13. Uluslararası Ankara Caz Festivali kapsamında gerçekleştirecek olan Bilkent Senfoni Orkestrası yoğun talep üzerine konseri 13 Şubat’ta tekrarlayacak.

12 ve 13 Şubat günlerinde verilecek “Sevgililer Günü Konserleri”ni BSO Müzik Direktörü Klaus Weise yönetecek. Konserlerde “Romeo ve Juliet” temalı üç eser seslendirilecek.

Konser saat 20.00’de

Çaykovski ve Prokofyef’in “Romeo ve Juliet” eserleriyle birlikte Leonard Bernstein’ın modern bir Romeo-Juliet

versiyonu olan “Batı Yakası Hikayesi”nden ”Senfonik Danslar” yorumlanacak. 12 ve 13 Şubat günlerinde Bilkent Konser Salonu’nda saat 20.00’de başlayacak konserlerin biletleri; www.mybilet.com adresinden temin edilebilir