12 Mart 2010 Cuma

'Turhan Selçuk bir devrimciydi...'


Turhan Selçuk dün gece 01:30 sıralarında tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Selçuk, Cumartesi saat 14.00'de Cumhuriyet gazetesi önünde yapılacak bir törenle sonsuzluğua uğurlanacak.

'Abdülcanbaz' karakterinin yaratıcısı Turhan Selçuk, dün tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Selçuk'un ölümünün ardından konuşan dostları, meslektaşları Selçuk'u kaybetmenin üzüntüsünü anlatırken Selçuk'un çizgilerini faşizme ve emperyalizme karşı kullandığını hatırlattılar.

Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker, Turhan Selçuk'un ölümünün ardından yaptığı açıklamada üzüntülerinin çok büyük olduğunu ifade ederek, “Turhan Selçuk, ülkenin en önemli devrimcilerindendi. Çizgisini her zaman faşizme ve emperyalizme karşı kullanan, adam gibi adam, insan gibi insan, karikatürcü gibi karikatürcüydü” dedi.

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "NHKM çatısı altında Canlandırma Sanatları başlığı altında oluşturduğumuz ÇİZGİTEK çalışmasına başladığımız şu günlerde Turhan Selçuk'u kaybettiğimizi öğrendik. Turhan Selçuk, Türk karikatürünün modernleşme serüveninde öncü rolü oynamış en önemli birkaç ustadan biridir. Karikatürümüzü evrensel bir dil olarak yaratan ve bu seviyede kendini dünyaya kabul ettiren ilk ustadır. Gerek estetik gerekse inandığı ve savunduğu siyasal görüşleri bakımından da önemli bir sanat insanıdır. 1940'lardan bu yana çizgi alanında hiç durmadan üreten bir ustanın yeri doldurulamaz. Tarihe tanıklık eden çizgileri yanında, duruşu ve çalışkanlığı ile de her zaman örnek bir usta olarak kalacaktır."

Cumhuriyet Gazetesi çizerlerinden, karikatürist Murat Sayın “Turhan baba” diye hitap ettiği Selçuk'un, Türkiye Cumhuriyeti’nin, o eski toprakların mert, sağlam çizerlerinden olduğunu kaydetti. Sayın, “Turan baba bir dönem, bir ekol ve bir duruştu. Onun için de hakkakten çok üzgünüz, çok büyük kayıp. Umarım giden sadece bedenler olur” dedi.

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, "Turhan Selçuk, tartışmasız Türk karikatünün en önemli ismiydi. Bu önemi ve çizerliği önemüzdeki yıllarda da etkisini sürdürecektir. Onun çizgileri genç kuşaklara ilham olmaya devam edecek yeni nesiller, onun çizgilerini unutmayacaktır. Selçuk; aynı zamanda bir düşünür, aydın, yurtseverdi. İlkelerinden hiç ödün vermedi. Çizgileri, çizgilerindeki düşüncelerle bize aydınlığı gösterdi. Türkiye, çok büyük bir değerini yitirmiştir" dedi.

Cumhuriyet Gazetesi karikatüristlerinden Kamil Masaracı yaptığı açıklamada, "Turhan Selçuk, tartışmasız çok önemli isimlerdendi. Önemli çizerliği önümüzdeki yıllarda da etkisini gösterecek. Onun çizgileriyle gençler yetişecek. Çok önemli bir düşünürdü, yurtseverdi. İlkelerinden hiçbir zaman ödün vermedi. Çizgileriyle bize aydınlıkları gösterdi. Siyasetle içiçe bir insandı ve bir karikatürist olarak en iyi örneklerini verdi. Herkesin başı sağolsun. Turhan Selçuk'u çok özleyeceğiz. Milas'ta Turhan Selçuk'un bir karikatür evi hazırlıkları vardı. İsterdik ki, karikatür evinin açılışında orada bulunabilsin ama orada yeni Turhan Selçuk'ların yetişebileceğine inanıyorum" dedi.

Türkiye Komünist Partisi'nden başsağlığı mesajı
TKP Siyasi Büro tarafından Cumhuriyet gazetesine gönderilen başsağlığı mesajında, "Bir aydın kuşağı içinde önemli yeri olan, ülkemiz politik mizahının, politik düşüncesinin yaratıcı kalemlerinden, Cumhuriyet gazetesinin emekçilerinden karikatür sanatçısı Turhan Selçuk'un acı kaybı nedeniyle tüm Cumhuriyet çalışanlarına ve kardeşi İlhan Selçuk'a başsağlığı diliyor, Turhan Selçuk'un kaybının acısını paylaşıyoruz" denildi.

Turhan Selçuk kimdir?
Cumhuriyet'te "Söz Çizginin" köşesinde okurlarıyla buluşan 'Abdülcanbaz' karakterinin yaratıcısı, çizerlerin duayeni Turhan Selçuk 1922’de Milas’ta doğdu. İlk karikatürleri Adana’daki ortaöğrenimi sırasında aynı yerde çıkan Türk Sözü gazetesi ile İstanbul’da Kırmızı Beyaz ve Şut spor dergilerinde yayımlandı(1941). 1943’te Akbaba’nın kadrosuna girdi, 1948’de Tasvir’de karikatürcü ve ressam olarak çalıştı; Refik Halit Karay’ın çıkardığı Aydede’nin baş çizeri oldu. Kardeşi İlhan Selçuk’la birlikte 41 Buçuk (1952), Dolmuş (1956) mizah dergilerini çıkardı. 1949’da, dünyada Steinberg’in öncülüğüyle başlayan modern karikatür anlayışına yöneldi. Yeni İstanbul gazetesindeki yazılarında “grafik mizah”ın karikatürün evrensel anlatımı olduğunu savundu; çalışmalarını bu yönde sürdürmeye başladı.

Yeni İstanbul, Yeni Gazete, Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde ve Akis, Yön, Devrim, Toplum, vb. dergilerde çizdi. 1957’de Milliyet’te çizmeye başladığı Abdülcanbaz dizisi büyük ilgi gördü. Tiyatroya ve sinemaya uyarlanan bu çizgi romanın bir deseni 1991’de PTT tarafından pul olarak basıldı. 1969’da iki arkadaşıyla Karikatürcüler Derneği’ni kuran Turhan Selçuk 1973’te Sanatçılar Birliği tarafından “Halkın Sanatçısı”, 1983’te Gazeteciler Cemiyeti tarafından “Yılın Karikatürcüsü” seçildi. Yurt içinde ve dışında çeşitli ödüller aldı: Bordighera Altın Palmiye (1956) ve Gümüş Hurma (1962), İppocampo (1970), Vercelli (1975), Sedat Semavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü (1984), Cumhurbaşkanlığı Büyük Sanat Ödülü (1997) vb. 1992’de Dışişleri Bakanlığı’nın önerisi üzerine hazırladğı “İnsan Hakları” konulu sergisi Avrupa Konseyi’nin önerisiyle ilk kez Strasbourg’da açıldı, 1997’ye kadar Avrupa’nın çeşitli kentlerinde ve Güney Afrika’da dolaştı. “Barış ve Kitap” konulu karikatürü 1992’de Avrupa Konseyi’nin başlattığı kitap okuma kampanyası boyunca bütün afiş ve dokümanlarda logo olarak kullanıldı. Sanatçı, çalışmalarını Turhan Selçuk Karikatür Albümü (1954), 140 Karikatür (1959), Turhan 62 (1962), Hiyeroglif (1964), Hal ve Gidiş Sıfır (1969), Söz Çizginin (1979) adlı albümlerinde topladı. 1980`de Milliyet`e döndü. Selçuk son olarak Cumhuriyet gazetesinde çalışıyordu.

'TRT kendi sanatçısını dışlıyor'


TRT İstanbul Radyosu, 11-12 Mart tarihleri arasında “Yayıncılıkta Türk Müziği” başlıklı bir sempozyum düzenleniyor. Ancak sempozyumda kurumun kendi sanatçılarına söz hakkı verilmiyor!

Harbiye'deki TRT İstanbul Radyosu'nda gerçekleştirilen sempozyumun ilk günü olan dün, gerçekleşen üç oturumda tek bir TRT sanatçısına bile konuşmacı olarak yer verilmedi. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile Basından Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açılış konuşmalarının ardından başlayan oturumlarda, Power FM, Kral Radyo, Açık Radyo, ATV, Şahin Özer Yapımcılık, Ulus Müzik, TMC, Müzikotek, TTNet gibi özel yayın kuruluşlarının ve müzik piyasasının temsilcileri konuştu.

Konu ile ilgili bir açıklama yapan Haber-Sen, “Bu sempozyum programı da ortaya koyuyor ki, TRT yönetimi müziğe piyasanın penceresinden bakmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

TRT yönetimi TRT sanatçısına karşı
Sendikanın açıklamasında, TRT yönetiminin bu yaklaşımının son sempozyuma özgü olmadığına dikkat çekilerek, geçmişte TRT sanatçıları zararına uygulanan bazı politikalar hatırlatıldı. İşte Haber-Sen'in açıklamasında yer alan o hatırlatmalar:

- 30 Eylül 2004’te dönemin TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz imzalı bir duyuru ile yıllarını TRT’ye vermiş 400’den fazla akitli sanatçının işine son verildi. O gün şöyle demiştik: “Eğer, yıllardır evlerimizde nineyle torun aynı şarkıları mırıldanıyorsa, TRT ve TRT sanatçıları sayesindedir. Edirne’de bir Erzincan türküsüyle hüzünleniyor, Aydın’da bir Trabzon türküsüyle neşelenebiliyorsak, yine TRT ve TRT sanatçıları sayesindedir. TRT olmasaydı, belleklerimize kazınan eserler ve onları yaratan, yorumlayan sanatçılar olmayacaktı. TRT olmasaydı, kuşaklar boyunca kültürümüzü Anadolu’nun her köşesine, hatta dünyaya ulaştırmak söz konusu olmayacaktı. TRT olmasaydı, sanatsal üretim, müzik piyasasının ticari kaygılarına; televole ekranlarının yoz ellerine teslim olacaktı. TRT’nin bu görevini sürdürmesini sağlayan, ses ve saz sanatçılarıdır.”

- Şenol Demiröz’den görevi devralan İbrahim Şahin, TRT’ye gelir gelmez bir yasa değişikliği hazırlattı. Bu taslak Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı ve 8 Mart 2008 tarihinde TBMM’ye sunuldu. Yasa tasarısında, TRT sanatçılarının Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilmesi öngörülüyordu. Sendikamızın öncülüğünde yapılan eylem ve etkinlikler sonuç verdi, bu düzenleme yasa tasarısından çıkarıldı.

- Ancak İbrahim Şahin, yasa ile yapamadığını daha sonra yönetim kurulu kararı ile gerçekleştirdi. TRT Yönetim Kurulunun RTÜK tarafından onaylanan 4 Eylül 2008 tarih ve 2008/304 sayılı kararı ile boş bulunan bütün stajyer sanatçı, sanatçı, orkestra şefi ve tonmayster kadroları iptal edildi. Dolu kadrolar da şahsa münhasır hale getirildi. Yani bu kadrolar boşaldıkça iptal edilecek, emekli olan sanatçıların yerine yenileri alınmayacaktı. Bu kararla birlikte TRT’ye kadrolu ses ve saz sanatçısı alımı durduruldu.

- Aynı uygulama senfoni orkestralarına da yapıldı. Bu karara göre, senfoni orkestralarında görev yapan solist sanatçıların emeklilik, nakil, ölüm gibi nedenlerle boşalan kadroları iptal edilecek, bu pozisyonlara yeniden solist sanatçı unvanı ile atama yapılamayacaktı. Boşalan “solist sanatçı” kadroları, “sanatçı” kadrosuna da çevrilmedi.

- TRT’ye kadrolu sanatçı alınmazken, yarışmalarda kısa mesaj (SMS) ile dereceye girenler ‘sözleşmeli sanatçı’ olarak çalıştırılmaya başladı.

- Sanatçı kadrolarını iptal eden TRT yönetimi, 24 saat müzik yayını yapan bir kanal açarak kamu kaynaklarını müzik piyasasına aktardı. TRT yönetimi müzik kanalını açarken 400’den fazla ses ve saz sanatçısını görmezden geldi. Müzik kanalının açılışında bir tek kadrolu TRT sanatçısına bile görev verilmedi.TRT müzik kanalıkaliteye değil popülizme, reyting hırsına teslim edildi.

TRT yönetimi yok ettiği miras ile övünüyor
Haber-Sen'in bildirisinde, TRT yönetiminin düzenlemekte olduğu sempozyumun tanıtım metninde kullanılan ifadelerin samimiyetsizliğine de dikkat çekildi. Metinde, şu ifadeler yer alıyor: “Türk Müziğine en korunaklı çatılardan biri de hiç kuşkusuz TRT olmuştur. Abide eserleri toplamış, kaybolup gitmesini önlemiş, Türkiye’nin en zengin THM ve TSM repertuarlarını oluşturmuş, doğru ve güzel icralarla geniş kitlelerle buluşturmuştur. Ayrıca birbirinden değerli saz ve ses sanatçıları yetiştirmiş ve onları istihdam etmiştir. TRT’nin, Türk Müziğine göz ardı edilemeyecek bir başka önemli katkısı da; yetiştirdiği sanatçı kadrolarıyla, diğer eğitim kurumlarının öğretim kadrolarını oluşturmasıdır. Değişen koşullar, gelişen teknoloji, farklılaşan dinleyici-izleyici istekleri doğrultusunda, zamanın gereği olarak düşünülse de, popüler kültürün gelip geçici zevk ve heveslerine heba edilmeyecek bir hazineye sahip olduğumuzun unutulmaması gerekiyor.”

Ancak bildiride de açıkça sıralandığı gibi, kurumun 2004’ten bu yana sanatçı kadrolarını yok etmeye yönelik izlediği politikalar, TRT yönetiminin aslında bu metinde övünülen mirası yok etmek için elinden gelen her şeyi yaptığını gösteriyor!

Haber-Sen, TRT yönetiminin bu metinde tarif ettiği gibi nitelikli bir müzik politikasından söz edilebilmesi için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: Boşalan kadrolara yeni sanatçılar alınmalı, sanatçıların özgürce üretimine olanak sağlanmalı, müzik piyasa koşullarına terk edilmemeli, bilimsel ve akademik etkinliklerle çıta devamlı yükseltilerek TRT tekrar okul misyonuna kavuşturulmalı.