15 Şubat 2010 Pazartesi

arşiv

‘’Sabah mahmurluğunu üzerinizden atabilmek için sıcak bir kahve gibisi var mı?’’ gibi bir başlıkla karşılaşmıştım okuduğum bir yazıda. Hani hak vermemişte değildim doğrusu. Şöyle dumanları üzerinden henüz ayrılmamış sıcak bir kahve kadar hiçbir şey beni kendime getirmemişti. Düne kadar!

Telefonumun aranan kimliği iletme sesiyle alarm sesini aynı ayarlamışım, sanırım üşengeçlikten. Uyur uyanık bir ses, arka fonunda yaşamın, tatlı tatlı tekrarlıyordu kendini. ‘’Hit the road jack!’’. Geç yatmak, geç kalmak, iş, uykusuzluk, üşengeçlik gibi bir çok miskin ifadeyle birleştirmiş kendimi, yatağımda sağa sola ve daha birçok yöne iki büklüm duruşlara ram olmuşken, alarmı kapatmak için telefonu elime aldım. Ve az önce bahsettiğim ses tonu aynılığının ilk defa o an farkına vardım. Çalan alarm değildi. O arıyordu. -ki burada bahsedilen o şiirlere konu olmuş, belli belirsiz hislerle beslenmiş, adına hayaller kurulmuş belki, belki bir sevdadan tükenmiş, bir çift göz ve tatlı bir tebessümün sahibesi!- Telefonda adını görmem, açmaya karar vermem ve yanıtla tuşuna basmam arasında yitirdiğim zaman zarfında yıllar önce okuduğum yazının başlığı aklıma geldi. ‘’Sabah mahmurluğunu üzerinizden atabilmek için sıcak bir kahve gibisi var mı?’’ eskiden hak verdiğim başlığı sonra çürütmek üzere beklemeye aldım düşüncelerimi ve çalan telefonumu cevapladım.

Yoğun hislerin başlangıcında insan,
Sevinin sesini, yüzünü yada kelimelerini hissetmek ister hep yanında, her an onunla konuşmak, her an onun hakkında yada onun kaleminden okumak..
Bundan olsa gerek telefonda sevinin sesiyle kendine gelen ve yüzümdeki mahmurluk ifadesinin yerine aptal bir gülümsemeyi yerleştiren bendenizin mesut halet-i ruhiyesi..

Kimilerine göre basit merhabadan ve günaydından ibaret olan,
Bana göreyse insan hakları bildirgesinin beyanından da öte konuşmamızın ardından, gözlerim fal taşı, içimde milyarlarca atomluk bir enerji.. Hali hazırda uzanır bulunduğum yatağın yüzünün dönük olduğu tavanda hayallerimle kayboldum.
Bir tek merhaba yeterliymiş sabahları, anladım..
Doğruldum..
Bilgisayarın ekranını kaldırdım,
Her sabah Kant gibi sistematik izlediğim prosedürü atlayıp kahvemsiz başladım okumaya, dünden güne olanı biteni..

İçimde yarınsı bir umut..
Yaşamsı bir huzur..
Bir merhaba..
Ve bin selam gelecek günlere..
Derken düşündüm;
‘’Sabah mahmurluğunu üzerinizden atabilmek için sıcak bir kahve gibisi var mı?’’
Evet,
Var..
Sevi sesi,
Tınısı..
Bir kelimesi onun,
Bir merhabası!




Uur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder