20 Haziran 2010 Pazar

Sevda zamanı

Yoğunlaşması zor saatler bunlar. Verilmesi güç kararların gölgesinde, sözde sevda sözcükleriyle bezeli suretim, çamurdan çıkmış bir fahişeyi andırıyor aynalarda. Akşamlardan utanıyorum. Gündüzlere tahammül edemiyorum. Gömsem kafamı toprağa, ve hiç çıkarmasam yalnızlıklarımı. Sadece bedenimi görse insanlarım ve sadece bedenimden bilseler var olduğumu. Sözde güçlü sayılsam, görülmeyen yalnızlıklarım ve toprak altı suretimle..
***
Çocukluğumun bütün eksiklerini tamamlamak istiyorum seninle ama sen yoksun. Sen bir kelime yakın, romanlarca uzak fakat.. Keşke şimdi… Neyse boşver, sadece konuşabiliyor olmamız bile harikulade bir hadise iken, keşkeli hayaller, Hint fakiri gönlüme ağır gelebilir.
***
Bir moloz yığınısın sen. İçinde sevda kalıntılarının.. Ve bir o kadar dışında. Sancılı bir doğumsun. Doğumusun acıların ve ilacı aynı zamanda.
***
Bir insan sevdimi, hayatının merkezine oturtmalı bütün sevda zamanlarını. Öyle ya, bundandır belki tendeki sonsuzluk..
***
İyi ama neden? Neden bu denli severken, yine aynı şiddette mutsuzluk? İstiyorum. Yanımda ol. Fakat yasak.
***
Mesela aşk. Yasak.
***
Yüzünü görmek yasak.
***
Dudakların,
Ellerin,
Hatta gülümseyin bile yasak.
Unutulmaya yüz tutmuş bir kültürdür sevda, bu coğrafyada, yok olmaması için aynı dili konuşmak gerekir. Ve fakat yasak senin kentinde, başka diller, başka aşklar.. Umutsuzluğun kara lekesi, burada.. Sözünde.. Ama yinede kadınım.. Yinede..
***
KEŞKE..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder