24 Şubat 2010 Çarşamba

Yine Grizu, yine onlarca can...


Affet beni, tanrım; ne kadar az öldüm!
César Vallejo

Vallejo acaba Dursunbey’de ölen 13 madencinin ağzından mı yazmış bu sözleri diye geçirdim içimden. Öyle ya “Tanrı”ları 17 insanın öldüğünü açıkladılar da sonrasında 13 olduğu anlaşıldı bir daha nefes almayacakların sayısının.

Grizu patlamasında 13 ölü! diye geçiyordu ajanslar haberlerini ve daha 3 ay önce benzer bir şekilde ölen 19 işçiyi hatırlatmadan edemiyorlardı.

Ne kadar da kolay söylüyorlar değil mi? Grizu patlamasında 13 ölü.. İnsanlar dinliyorlar, insanlar anlatıyorlar.. 13 hayattan bahsediyorlar da kolayca, ellerine bir iğne battığında tatlı canlarına titrediği kadar titreyemiyor içleri.. 13 hayattan bahsediyorlar da, ya onların çocukları, aileleri, akrabaları ya arkadaşları?

Çok şey istemiyorum şuan,
Sadece arkanıza yaslanın birkaç dakikalığına ve kendinizi değil en yakınınızdakileri düşünün. Onların yitimini, bir patlamayı ve isimlerinin bile geçmediği sadece “13” olarak adlandırıldıkları ajans saatlerini gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Belki bir nebze de olsa anlarsınız “13” şeklinde bahsedilecek kadar basit olmadığını ortaya çıkan tablonun.. Tam 69 gündür devam eden TEKEL direnişine gösterilen ilginin onda biri gösterildi mi acaba Bursa’daki patlamaya.. TEKEL “direnmeden” bir ay öncesiydi oysa, her şey taze olmalıydı şimdi ve patlamasına izin verilmemeliydi 13 hayatın. Yeniden ve tekrar tekrar aynı sahnelerin oynandığı bir filmi izlemekten sıkılanlar seslerini çıkarsalardı da kumanda niyetine “tanrı” değiştirseydi kanalı? Balıkesir, Bursa olmasaydı.. “13” can hiç olmasaydı..

Tamam beylik laflar etmiyorum, amenna. Ne söylersiniz kabulüm ulan! Ama arkanıza yaslananın bir düşünün be! Bir düşünün yarın sokağa çıkamayacak olacağınızı. Bir düşünün eve gelmenizi bekleyen çocuklarınızın kırılan umutlarını. Kendinizi toprağın altına koyun hele ve 50 metre ötenizde kalaslar altında kalan arkadaşlarınızın çığlıklarını dinleyin! Sonra nefesinizi tutun bir de, bakalım ne kadar dayanabiliyorsunuz. Ne kadarınızın canı, ne kadar acıyor!!

TEKEL’e yüz binler olup can olanlar, madendekiler yeraltında, madendekiler gözükmüyor diye mi onları unuttular? Hani fayda yoktu tek başına? Hani ya hep beraber ya hiçbirimizdi? Onlar işçi değil mi? Onlar can, onlarınki emek değil mi? Şimdi elbet birkaç adım atılacaktır madenlere doğru ama geç değil mi vakit? Tan ağarmasına ömürler yok mu daha? 3 ay önceydi be! Daha 3 ay önce 19.. Üç ayda hangi birini unuttunuz? Hani adımlar? Hani kavga? Hani emek? Şimdi mi? Şimdiyi boşverin, konuşmayın.. Bana 3 ay sonrasını anlatın. 3 ay sonra hangi maden, hangi can?!


uur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder