17 Şubat 2010 Çarşamba

arşiv

02.ŞUBAT.2009 00:34:08

Şuursuzca yaşanıyor hayat. İnsanlar için yaşıyor insanlar. Herkesin kafatasında birilerinin acaba kendileri için ne düşünebilecekleriyle ilgili sorular ve geleceğe duyulan kaygılar var. Belki de bu yüzden özgürlük sadece kağıtlarda yazan bir masal olarak kalıyor ve insanlar ona bu denli uzak oldukları için kendilerini özgür hissetmek adına sürekli ondan söz ediyor. Oysa yarın ölmeyeceğimiz, bir dakika daha yaşayacağımız belki de, kesin değil. Ve yine bir dakika sonrasının kesin olmamasına karşın kalpler kırıyoruz. Alındırıyoruz insanları kendimize. En yakınımızı bile incitebiliyoruz istemeden.
Toplum baskısının sonucu bu. Sözlü kurallara dayanan bir geçmişi var kısıtlamaların. İnsanlar ne der? Acaba saçımı kısa kestirsem bana gülerler mi? Yağmurlu havada sokakta yavaş yavaş yürüsem ve o anın tadını çıkarsam acaba hakkımda ne düşünürler? Üstümde penye olmadan, yani çıplak bedenim üstü, balkona çıksam biri beni görse acaba hakkımda ne der? Bana kızarlar mı?
Sadece merakımdan soruyorum, bana üstüm çıplak balkona çıktım diye kötü gözle bakanlar ya da ne bileyim işte hakkımda konuşacak olanlar da, sözde benim içimde olandan daha fazla sapıklık ya da cinsellik yok mu? Ben üstü çıplak bir adam gördüğümde sadece terlemiş olabileceğini düşünürken, diğer insanların benim çıplaklığım üstünden cinselliği ya da kötü diye adlandırılabilecek herhangi bir duyguyu hissetmesi sizce de anormal değimli?
Bu yazıyı 20 yaşımda, sadece balkona iki ya da üç dakikalığına üzerimde penye olmadan çıktığım için arkadaşımın ‘böyle durma içeri gir’ sözüne alınıp ufak bir tartışmanın ardından yazıyorum. Arkadaşımın söylediğine göre tartışmalarda karşı tarafı hiç dinlemiyorum, hatta günlük sıradan konuşmalarda dahi bu durum böyle. Öyleyse bende susarım. Sadece kelimelerimin sesli harfleri kalır geriye. Tartışmak sayfalarda artık sadece. Konuşmak sayfalarda. Şiirlerde. Yazınlarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder