9 Şubat 2010 Salı

arşiv...

Sürekli tekrarlanıyor neden? Hem nedir ki zaman denilen? Her gün aynı. Her gün hep yeniden 1 , 2 , 3 , 4 …. 9 , 10 , 11 , 12. nedir ki bunun sebebi?
Tekrar ediyor, sebep yok, düşünmeden 12. saymadan sorgulamaya başlasak artık, sayılar vakit kaybı.
Ömrümün sorgusu o an başladı. Düşünüyorum da ne yapıyorum ben? Yaş katıyorum ömrüme hiç durmadan. Gariptir geçiyor seneler duygularımı yaşlandırmadan. Hala aynıyım. Onüçüm de nasıl sevmişsem komşu kızını, şimdide öyle seviyorum yüreğimin hırsızını.
Değişmeyen duygular, artan beklentilerle, kaybedilen inançlarım olmuş yalnızca...hala sevebiliyorum, hatta daha çok her seferinde. Ve daha çok yaralanıyorum, duygularım paralel ilerleyişte. Ben hep geriye işte.. ömrüm hüzünlerse, ki öyle.. yalanım yok yaş katıyorum hiç durmadan ömrüme ve duyguluktan çıkarıp benliğime yerleştirdiğim hüzünlerimde büyüyor çocuk bedenimle.. Gözüm arkada. ağlamasam da büyür müyüm acaba?.. büyümek böyle mi oluyor ya da herkes büyüttüğü sevgileri verecek birilerini bulamadığında kendi çocuklarını mı şımartıyor.. gereğinden fazla megaloman bi yaşlıyım.. yüzüme yansıyan hüznüm çizgi çizgi, çocuk denecek yaşta dede silueti. Sesim titriyor hiç durmadan, konuşamaz oldum. Saatlerce süren nutuksu konuşmalar yada kahkahalara gebe hoş sohbetler hiç yaşanmamışlar sanki. Hareket etmeyi daha az istiyorum artık. Elimde olsa odamdan hiç çıkmayacağım. Nedendir bu mahvoluş hayat? Cevapla sorumu..
Mutluluk bi’ beklentiyse hayatında, hayallerin en ince detaylarına kadar kurulu, hesaplı. zamanın eline tutuşturduğu asla hoşuna gitmeyecektir bunu anladım. daha az hayal kuruyorum, mutsuzluk benim için bi' hayal kırıklığı değil artık, yaşıyorum bitiyor. Düşünüyorum da ki hiç durmadan düşünceler zaten.. fiilsiz ömrümü uzandığım yerden hareketlendiriyorum işte.. düşünüyorum yani sebepsizce.. neyse! Düşündüm."mutlu" yaşam için uygun sıfat değil. mutluluğun varlığının ya da yokluğunun canımı sıkmasına izin vermiyorum. Mutsuz ömrüm alışkanlık, mutluluğum zaten ani, geçici. Ağlamak geldi birden, 3 damla , sonra gitti.. Giderek felakete sürükleniyorum sanırım.. uykusuz oldum bi’ haftadır. Gözlerim kendilerine konaklayacak iki adet çukur yaptılar, toprak rengi! Anılarım linç girişiminde. Ömrüm balık, tutamıyorum ellerimde.. tutmak da istemiyorum belki, sevemedim zaten onu ben. düşünmem gereken şeyler var, uyumak için erken. sürüklendiğim yerin felaket olduğuna emin değilim, hayatın gerisinde kalıyorum. zaman sayıları bir adım önümde. Omzumda iki adet melek varmış, yüktü, attım. Yerine iki adet duygu koydum. Mutluluk ve hüzün. Mahvoldum. Biri diğerini itse mutlu oluyorum ani kahkahalar, tabi odamda ve yalnız. Biri diğerini itse buhranların göbeğinde açıyorum gözlerimi. Boğuluyorum yaşlarıma. Tabi insan içinde, belki alışveriş merkezinde ve yalnız yine. Neden bu anlamsız yalpalayışım? Hani dün akşam dostların zihninde içerken her şey yolundaydı? Güzel bir evim, okuduğum okulum, planlı geleceğim vardı? İstikrarıyla ilerlemekteydi hani ömrüm? Bugün niye peki? Bugün neden yaşanıyor? Neden okyanus yaşlarım, gözlerim çukurada? Sıkıldım hayat yeter bu kadar şaka!! Ceketimi alır çıkar giderim ben. İyide ceketim nerde şimdi? Hiç olmamış mıydı yoksa? Kahretsin sarhoştum hatırlamıyorum yine.. çığlıklar gözyaşları. Ey tanrı denilen sanrı, ne bok yemeye attın beni bu kenefe?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder